26 Aralık 2009 Cumartesi

Bernarda Alba'nın Evi

Orijinal Adı: La Casa de Bernarda Alba

Bursa Devlet Tiyatrosu (2004)

Yazan: Federico Garcia Lorca
Rejisör: Ayşe Emel Mesci
Dekor Tasarım: Murat Gülmez
Kostüm Tasarım: Hale Eren
Işık Tasarım: Yüksel Aymaz























Bernarda Alba'nın Evi'nden İspanya İç Savaşı'na
Ayşe Emel Mesçi'nin Yorumu
Tam da böyle bir kapatılmışlık noktasında Bursa Devlet Tiyatrosu ve Ayşe Emel Mesçi'nin yorumundaki Katoliklik, Gelenekçilik, Feodalite, Milliyetçilik iş birliği, İspanya İç Savaşı, Falanjistlerin zaferi, baskı altındakiler, özgürlükten yana olanlar, Lorca, Lorca'nın Faşistler tarafından katledilmesi dizini içindeki çok katmanlılıktan söz etmek gerekiyor. Çünkü rejinin değerlendirilmesi ve algılanması bu dizin içinde çok daha anlamlı hale geliyor. Mesçi'nin oyunu, 1930'lu yıllarda başlayan ve giderek tırmanan Milliyetçi ve Şoven ayaklanmalar ve ordunun müdahalesiyle meşruiyet kazanan Faşizm'in getirdiği kıstırılmışlık ve kapatılmışlıkla, metindeki kadınların kapatılmışlığın paralel ilerlediği bir yorumun üzerine inşa edilmiş. Özetle şöyle bir sonuca varılabilir Mesçi'nin rejisini izledikten sonra: Nasıl ki Bernarda Alba ve onun gibilerin temsil ettiği Katolik-Töresel bir ahlakın kıstırılmış kurbanı Adela'ysa, yine siyasal çalkantı sonucunda galip gelen Katolik-Şoven ve Faşist bir sistemin hapsettiği İspanya'nın kurbanı Lorca'dır. Bu yüzden Ayşe Emel'in yorumunda, sekiz yıllık yas ilan edildiğinde, tüm arka fonu kaplayan devasa demir kapı (zindanın kapısı) büyük bir gürültüyle kapanır. Sahne Meyerhold'un 'Hanamişi- Çiçek Yolu-Yol Sahnesi'ni anımsatan ve neredeyse tüm salona uzanan devasa haça dönüşür. Artık seyirci de, Bernarda Alba'nın eviyle simgelenen İspanya'daki totaliter düzenin zindanına kapatılmıştır. Kadınların üzerindeki törel baskı bir siyasal ara dönemin baskısına dönüşmüştür. Kadınlar evin içinde törel baskının kıstırılmışlığını yaşarken, İspanya ve salondaki seyirci Faşizm'in kıstırılmışlığını yaşar. Oyun finale doğru ilerledikçe, arka fondaki beyaz tül kızarır. Groteskle flamenkonun, boğalarla kadınların iç içe geçtiği fantastik bir dans eşlik eder bu kırmızılığa. Törel baskı siyasal baskıyı, iç savaşı, Faşizm'i, şiddeti ve kan gölünü çağrıştırır. Gayrî meşru bebek doğuran kadının linç haberi gelir. Ardından da Lorca'nın kurşuna dizilişi gösterilir Faşistler tarafından. Zindanın kocaman demir kapısının kanatları açılır, faşistlerin askeri kamyonetinin farları yırtar karanlığı. Falanjistlerin kurşunları öldürür ozanı. Sonra da Adela'nın cansız bedeni sallanır çarmıha gerili İsa'nın önünde. Bu görüntü üst üste binen birer kurbanları anımsattığı gibi Katolik ve Falanjist İspanya'da tüm şiddetin İsa adına yapıldığının da bir göstergesi olarak düşünülebilir. Sokakta linç edilen kadın, kendini asan Adela, kurşunlanan Lorca. İnsani olmayan ya da doğal olmayan Totaliter-Faşist düzenin kurbanlarından yalnızca bir kaçıdır. Bu kurbanlar dünyanın pek çok ülkesinde verilmiştir ya İsa adına, ya Musa adına, ya huzuru sağlamak(!) adına, ya da düzeni kurtarmak için. Verilmektedir de...
Doç.Dr.Nurhan TEKEREK

Hiç yorum yok: